scmplayer

19 Nisan 2016 Salı

Dünya Klasikleri/Romanları

Klasik kitap, zaman sınavından geçmiş ve yazıldığı dönemim zihniyetini en derin cümlelerle yansıtabilen, genellikle ağır bir edebi dille yazılmış romanlardır. Derin anlamlar, okuyucuya bir mesaj veya anafikri gösterme amacı taşırlar. Yazıldıkları dönemin/tarihin bir özelliğini, yaşanan önemli bir olayını veya kişisini eleştirir özellik gösterebilirler yahut insan psikolojisi üzerinde durup tamamen bir iç çatışma anlatabilirler.

1-) Yabancı (L'Étranger), Albert Camus – 1942

Konusu

Öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. Cezayir’de, bir rastlantı sonucu, bir Arap’ı öldüren orta sınıftan bir Fransız, Meursault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izler.
Diğer kişilerin adı anılır fakat okuyucu, roman kahramanının adını öğrenemez –Burada Kafka etkisinden söz edilebilir.
Camus’un yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; “yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu. (…) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.”
Kitapta, Meursault'un topluma, kendine, ölümü bile kabul edebilecek kadar hayata, kısacası tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır.

Romanın Savunduğu Tez ve Ana Fikir

Kişi yaşadığı dünyaya ve eylemlerine yabancılaşmıştır. Bu yabancılaşmanın, Camus için Marksist bir yabancılaşma öğretisi ile bir ilişkisi olmadığını vurgulamak gerekiyor. 
Buradaki yabancılaşma Camus’nün ünlü “absürt” (saçma) felsefi kategorisinden çıkar. Yine kahramanına söylettiği, “Herkes bilir ki, hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 ya da 70 yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabii olarak başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam edecektir (...) İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve neczaman olacağının önemi yoktur.” sözleri, çağdaş nihilizmin “saçma” kavramı altında irdelenmesidir.
Özetle söylenmesi gerekirse, dünya boş ve manasız, her şey, insan, hayat, toplum saçmadır. Evrensel bir saçmalıktır bu. Bunu düşünmek çok yorucu, hayattan bezdiricidir. Yaşamın tekdüzeliği altında, makineleşmiş bir dünyada makineleşmiş insan, ölümü bile rahatlıkla kabul eder. Hayat yaşamaya değmez. Yabancı’yı okurken, bütün olağan dışılığına rağmen öykünün doğallığı, kahramanın ölümü kabullenişindeki doğallık bizi rahatsız eder, dünyanın saçmalığı vurgusunu kuvvetlendirir.

2-) Sefiller (Les Miserables), Victor Hugo - 1862

Konusu

Bir kürek mahkûmunun on dokuz yılını harcadığı eski günlerine geri dönmemek için sürekli kaçışını ve kaçarken de çektiği sefalet, yaşadığı acılar ile 1800’lü yıllarda Fransız halkının içinde bulunduğu yoksulluk ve yaşadığı ızdıraplar.
Biçim
Upton Sinclair romanı "dünyadaki en iyi yarım düzine romandan biri" olarak tanımlar ve Victor Hugo'nun Sefiller'in önsözünde gayesini belirttiği açıklamasına dikkat çeker:
Yeryüzünde yasalar, gelenekler aracılığıyla uygarlık içinde yapay cehennemler yaratan, ilahi yazgıyı uğursuz insanlar aracılığıyla karıştıran bir toplum lanetlemesi oldukça; çağımızın üç temel sorunu, erkeğin yoksulluk yüzünden alçalması, kadının açlık yüzünden düşkünleşmesi, çocuğun cehalet yüzünden yeteneklerini geliştirememesi sorunları çözümlenmedikçe; bazı bölgelerde toplumun insanları boğması mümkün oldukça; başka bir deyişle ve daha geniş bir açıdan yeryüzünde cehalet, sefalet bulundukça bu gibi kitaplar faydasız olmayacaktır.

Hugo romanın sonlarına doğru eserin geniş kapsamlı yapısına açıklama getirir:

Şu anda okuyucunun eli altında bulunan kitap, eksikleri, üstün veya zayıf tarafları ne olursa olsun, bir baştan bir başa bütünü de, teferruatlarında kötülükten iyiliğe, adaletsizlikten adalete, sahtelikten hakikate, geceden gündüze, ihtirastan vicdana, çürümüşlükten hayata, canavarlıktan vazifeye, cehennemden cennete, hiçlikten Tanrı'ya doğru bir yürüyüştür. Çıkış noktası madde, vardığı nokta ruhtur. Başlangıçta canavar, neticede melektir.

3-) Savaş ve Barış (Война и миръ), Lev Tolstoy1869

Konu ve Olaylar

Olaylar, Rus-Fransız savaşı esnasında özellikle üç ailenin başından geçmektedir, bunlar Andrey Bolkonski, Pierre Bezuhov ve Nikolai Rostov'dur.

Gerçekçilik

Tolstoy “Savaş ve Barış” romanında önemli tarihi olayların yaşandığı dönemi tarif etmek için ciddi tarihi araştırmalar yapmış ve dönemin gerçeklerini öğrenmeye çalışmıştır. Aynı zamanda, birçok tarihi romanları inceleyerek yazılma stilleri hakkında bilgi toplamıştır.
Kırım Savaşı gazisi olan Tolstoy, “Savaş ve Barış” romanında standart tarihe, özellikle standart harp tarihine çok eleştirel yaklaştı. Tolstoy Napolyon Savaşları hakkında hem Fransız, hem de Rus dilinde yazılmış tüm tarihi araştırma eserlerini okumuş ve edindiği bilgileri romanda kullanmıştır. Yazar, eserin üçüncü cildinden başlayarak, tarihe dair kişisel görüşlerini de kaydetmiştir. Eserin ikinci cildinde belirttiği gibi, o efsane-mit nitelikteki bilgileri ve gerçek tarihi olguları karşılaştırarak, karanlıklar arasından gerçeği ortaya çıkarmaya çalışmıştır.

4-) Suç ve Ceza ( Преступление и наказание), Fyodor Dostoyevski – 1866

Konusu
Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Paranın, parayla ne yapılacağını bilmeyen, insanlık ailesine parazit olan aşağılık insanların elinde iken, toplumun gelişmesine büyük katkılar sağlayabileceklerin para sıkıntısı çekmesinin yanlış olduğunu düşünmektedir.
Bu yanlışlığı düzeltmek üzere yaşlı ve zengin olan bayan bir tefeciyi, ve görgü tanığı bırakmamak için onun kız kardeşini öldürür. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride çok büyük bir olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer.
İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir. Temiz kalpli ve fedakar Sonya'ya suçunu itiraf eden Raskolnikov, polise de teslim olur ve cezasını çekmek üzere Sibirya'ya gider.

Romanın Yorumlanması

Eser tartışmasız bir başyapıttır. İnsan ruhunun derinliğine inmeyi o kadar iyi başarmıştır ki yazar kimilerinin dediği gibi insanı Sigmund Freud’dan önce çözdüğü teorisi pek de uzak değildir aslında. Özellikle mekan-zaman-karakter çatışmalarını o kadar iyi tasvir etmiştir ki özdeşleşemememizi imkansızlaştırmaktadır. Çevrenin ve toplumun insan üzerinde gerçekleştirdiği değişimleri açık ve net bir şekilde ifade etmesi ve haksızlıklara karşı ayakta durulması gerekliliğini, okuyan herkesin kanında hissedebiliriz. Günümüzde de böyle olayların yaşandığını bildiğimiz için kullandığı üslup ve yarattığı karakterlerin ne kadar gerçekçi olduğunu anlamak zor değildir.

5-) Monte Kristo Kontu (Le Comte de Monte-Cristo), Alexandre Dumas - 1844

Konusu

Edmond Dantes adında fakir bir adamla, Mercedes adındaki bir kız birbirlerini çok seviyorlardır. Bir gün Edmond bir iftiraya uğrar ve işlemediği bir suç yüzünden okyanusun ortasındaki it şatosuna kapatılır, işkence görür. İlk başlarda Edmond, Tanrı’ya dua eder fakat sonralarda bir şey olmadığını görünce Tanrı’ya olan inancını yitirir. Lakin bir gün, hapishane odasının duvarından sesler gelmeye başlar ve kısa bir süre sonrada yerden yaşlı bir adam çıkar. Adam, tünel kazarak kaçmaya çalışıyormuş fakat yanlış plan yapmış, yanlış yere gelmiştir. O adamla birlikte Edmond tünel kazar ve yaşlı adam, Farya, Edmond’a birçok şey öğretir.

14 yıl sonra tüneli kazıp bitrdikleri gün Farya ölür.

Farya’nın ölümünden sonra bir şekilde şatodan kaçmayı başaran Dantes, Farya’nın kendisine sözünü ettiği hazineyi bulur ve intikam almak için Monte Kristo kontu kimliğine bürünür. Dantes hapisteyken babası intihar etmiş; Fernand Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa'ya ihanet ederek zengin olmuş; Mercedes ile evlenmiş ve bir oğulları olmuştur. Onu hapse attıran Villefort Paris'te başsavcılığa kadar yükseldiğini; Danglars’ın banka işleriyle uğraşarak üst sınıfa tırmandığına gören Kont, bütün ailelerle yakınlık kurar, zaaflarını bulup cezalandırmaya başlar. Eski patronu Mösyö Morel’i ise iflastan kurtarır. Bütün düşmanlarından intikamını aldıktan sonra bir mektup bırakarak bir gemiye binip ortalıktan kaybolur.

6-) Babalar ve Oğullar (Отцы и дети), İvan Sergeyeviç Turgenyev - 1880
Konular

Günah ve Kefaret
Tipik bir nihilist olan Bazarov ile 1840’ların tipik bir liberali olan Pavel arasında nihilizmin doğası ve Rusya’ya olan faydası üzerine geçen ve “babalar (1840’ların liberalleri)” ile “oğullar (nihilistler)” olarak temsil edilen tartışmalardır. Bazarov’un deyimi ile: “Aristokrasi, liberalizm, terakki ve ilkeler” bir sürü yabancı ve kullanışsız kelimelerdir.
Bazarov, Pavel’e “...içinde bulunduğumuz hayatta aileye veya sosyal tabakaya dair mutlak ve acımasız bir inkârı haketmeyen bir tane merci” göstermesi durumununda nihilizmden vazgeçeceğini söylemiştir. Bazarov, geleneksel Rusya ile özdeşleşmiş her şeyi küçümsemesine ve hafife almasına rağmen, salt bilimin hâlâ bir amacı ve değeri olduğuna inanır.

İnsani Duygular ve Bir Bedel Olarak Sevgi
İnsani duygular ile yüzleşmek, özellikle de Anna Odintsova'ya aşık olmak Bazarov'un nihilizmini paramparça eder. Bazarov'un nihilizmi, karşılıksız aşktan duyduğu ızdırap ile savaşmaya yetmez ve bu O'na, iddialarına sıkı sıkıya sarılacak güçte olmadığı umutsuzluğunu aşılar.
Odintsova tarafından reddedilen Bazarov ailesinin yanına döner. Bazarov, Arkadi' ye şu şekilde yakınmaktadır: " ...ailem, hayat ile o kadar meşgul ki, kendi anlamsızlıklarını bile önemsemez hale gelmişler, hiç ama hiç umurlarında değil... Ben ise... Sadece sıkıntı ve öfke hissediyorum. "Duyguları ile baş edemediği fikri O'nu derin bir üzüntüye ve hayata karşı ilgisizliğe mahkûm eder.
Ve daha sonra, genç, güzel ve mütevazi tavırları ile dikkat çeken esrarengiz Anna Odintsova ortaya çıkar. İyi bir evlilik geçirmiş olmanın ve bir süredir de genç bir dul olmanın olgunluğuna sahip olan Anna Odintsova aşırı derecede lüks ve görkemli bir konutta yaşamaktadır. Turgenyev, romanın basıldığı yıl kaleme aldığı bir mektubunda Anna'yı "Hayalimizdeki ve merakımızdaki soğuk ve genç bir epiküryan hanımın dişi asaletinde doldurduğu yerin tasviri" şeklinde tasarladığını bildirmiştir. Turgenyev'in oluşturduğu kurgular tıpkı Bazarov örneğinde olduğu gibi yazarın entelektüel tasarımıyla ortaya çıkan, karışık ve hayret verici, öte yandan da yazarın hayatından parçalara ait olan figürlerdir.
İlk bakışta, özgür ve bekar bir bayan olan Anna; açık sözlü, farklı ve pek zeki olan Bazarov'dan oldukça etkilenmiş gibi görünüyor. İstemeden de olsa, kendini kadın avcısı olarak niteleyen bu adamı baştan çıkarmak yönünde sağlam adımlar atıyor ve O'nu karşılıklı olan aşkını dile getirmeye mecbur bırakıyor. Söylediklerinde tam bir samimiyete sahip olan Anna, "mutsuz" olduğunu, "peşinden gidecek" hiçbir arzusu olmadığını ve onu hayata "ya hep ya hiç" derecesinde bağlayacak kadar "güçlü bir bağ" kurmayı ne kadar çok istediğini söylüyor: " Bir yaşama karşılık diğer bir yaşam. Benimkini al, seninkini ver, pişmanlıklar olmadan, geriye dönüş olmadan. "
Ve nihayet bir süre sonra, Bazarov inadından vazgeçerek aşkını itiraf ediyor fakat Odintsova tarafından kaba bir biçimde reddediliyor. Daha sonra ise, sırf korktuğundan ötürü hakiki aşkı sunan bir şansı geri çevirmiş olabileceği için kendini suçluyor ve eziyet çekiyor. Nihai kararını veriyor; " Hayır. Tanrı neyi yaşatacağını bilir; kimse bu tür şeyleri hafife alıp, çocuk oyuncağı sanmamalı."

***
Dünya Klasikleri Listesi,
  • Lev Tolstoy - Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik
  • John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar
  • Mark Twain - Tom Sawyer’ın Maceraları
  • Honore de Balzac - Goriot Baba
  • Louisa May Alcott - Küçük Kadınlar
  • Nikolay Vasilyeviç Gogol - Ölü Canlar
  • Emily Bronte - Uğultulu Tepeler
  • Fyodor Mihailoviç Dostoyevski - Budala
  • Fyodor Mihailoviç Dostoyevski - Yeraltından Notlar
  • Franz Kafka - Dava
  • Jane Austen - Aşk ve Gurur
  • Charles Dickens - Oliver Twist
  • Daniel Defoe - Robinson Crusoe 
  • Jack London - Beyaz Diş
  • Herman Melville - Beyaz Balina
  • Dante - İlahi Komedya 
  • Oscar Wilde - Dorian Gray'in Portresi

Gibi isimlerle devam edebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder