scmplayer

15 Mayıs 2016 Pazar

AMY WINEHOUSE

“Ben tam soyadım gibiyim” diyerek alkol sorununu dillendirmekten çekinmeyen, soul müziğin divası olarak kabul edilen, 5 Grammy ödüllü Amy Jade Winehouse 14 Eylül 1983'te  Londra'nın kuzeyindeki Southgate semtinde,  Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi.
Southgate’in banliyö bölgesinde büyüdü. Ailesi caza yönelmesinde etkili oldu. Winehouse'ın babası Mitchell taksi şoförü, annesi Janis (kızlık soyadı Seaton) eczacıdır. Winehouse'ın ailesinde, özellikle anne tarafından olan akrabalarında çok sayıda caz müzisyeni vardı. Aynı zamanda babaannesi de şarkıcıydı.
9 yaşındayken annesi ve babası boşandı. Aynı dönemde büyükannesi Cynthia, Susi Earnshaw Tiyatro Okulu'na girmesini önerdi.
Susi Earnshaw Theatre School'a başladı ve burada 4 sene boyunca eğitim aldı. Winehouse, Tam zamanlı eğitim veren Sylvia Young Tiyatro Okulu'na başlamadan önceki dört yıl boyunca Earnshaw okuluna gitti ve bir iddiaya göre "okul ve derslere ilgisi olmadığı" ve burnunda piercing olduğu için okuldan uzaklaştırıldı.
Susi Earnshow Theatre School dışında Sylvia Young Theatre School, The Mount School, Mill Hill, BRIT School, Southgate School ve Ashmole School'da eğitim gördü.Sylvia Young Okulu'nda 1997'de The Fast Show'un bir bölümünde sahne aldı.
13 yaşında ilk gitarına sahip olan Winehouse kendi bestelerini yapmaya başladı. Bu dönemde Bolsha Band adındaki yerel bir müzik grubunda şarkı söylüyordu.
16 yaşında okul arkadaşı ve pop yıldızı Tyler James, Winehouse'un demosunu yetenek avcılığı yapan bir firmaya gönderdi. Daha sonra Winehouse, James sayesinde Island/Universal ile anlaştı ancak bu anlaşma çok uzun sürmedi.
17 yaşına geldiğinde National Youth Jazz Orchestra'nın kadın vokali olarak sahne almaya başladı.

İlk Albüm:Frank

Winehouse 20 Ekim 2003'te ilk albümünü, Tyler James sayesinde tanıştığı Salaam Remi'nin yapımcılığını çıkardı. caz etkilenmelerinin büyük ölçüde kendini gösterdiği "Frank" adlı ilk albümde yer alan tüm şarkıların yardımcı yazarlığında Winehouse'un imzası bulunuyordu.
Albümden dört tekli çıktı:
''Stronger than Me'',
"Take the Box",
"In My Bed"/"You Sent Me Flying"   ve
"Pumps"/"Help Yourself".
Ayrıca albüm Amy Winehouse'un ülkesinin önemli bir caz artisti olarak tanınmasını sağladı.

Frank çıktığı anda listelerin başına yerleşti ve Winehouse'a ödül üzerine ödül kazandırdı. BRIT Ödülleri'nde Kadın Solo Sanatçı ve Kentsel Eylem dallarında aday oldu.
 2004 yılının sonlarına doğru, "Stronger Than Me" Şarkı Yazımı Yarışması'nda "En İyi Çağdaş Şarkı" ödülüne layık görülmesini sağladı.,
Winehouse, Glastonbury ve V festivallerine katıldı ve Avrupa'nın önemli şehirlerinde konserler verdi
Frank, İngiltere'de yılın en çok satılan 13. İrlanda'da 70. Jameika'da ise 89. albümü oldu. Albüm aynı zamanda 2004 yılında Merkür Ödülleri için finale kaldı ancak ödülü Basement Jaxx'ın Kish Kash albümü kazandı.
Winehouse'ın, sözlerinin neredeyse tamamını yazdığı albümün aldığı eleştiriler kusursuzdu. Ancak ne yazık ki Winehouse İngiltere'de Platin Plak da kazanan albümünden pek de hoşnut değildi.
 2006'da The Sun gazetesine verdiği röportajda “ ‘Frank' albümünü artık dinleyemiyorum bile. Aslında hiçbir zaman dinleyemedim. Daha sonraları ise”Şimdi 'Frank' kulağıma çok farklı geliyor. Onunla hala gurur duyuyorum, hala güzel bir albüm olduğunu düşünüyorum fakat bugünkü deneyimim ve bakış açım olsa, 'Frank' bambaşka bir albüm olurdu."dedi. Amy,Frank'ten %80 Back to Black'ten ise %150 memnun kaldığını da sözlerine eklemiştir."
2003'ün Ocak ayı Winehouse'ın hayatındaki dönüm noktası oldu. İleride eşi olacak Blake Fielder-Civil ile yerel bir barda tanıştı. Blake uyuşturucuya batmış işsiz biriydi. Amy'i uyuşturucuya teşvik edende Blake oldu. Amy Sigara ve alkol kullanıyordu ancak Blake ile tanışmasından sonra bunlar arttı ve yanlarına bir de uyuşturucu eklendi Blake Amy için talihsiz biriydi. Kişiliksiz bir insandı ancak Amy onu çok seviyordu.Amy’nin ikinci albümü olan ‘Back to Black’  Ekim 2006'da  yayınlandı.
 Frank'in başarısını katlayan albümde Winehouse'ın özel hayatıyla ilgili şarkılar vardı. Winehouse'ın aşırı kilo kaybetmesi ve basına yansıyan sarhoş görüntüleri dolayısıyla uyuşturucu probleminin magazin basının odak noktası olduğu dönemde, ‘Back to Black' albümündeki Rehab (rehabilitasyon) şarkısı özellikle çok ses getirdi. Şarkının nakaratında "Beni rehabilitasyona göndermeye çalıştılar ama ben hayır dedim" sözleri geçiyordu.

 Back to Black ile En İyi Yeni Sanatçı, Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı dahil olmak üzere altı dalda Grammy Ödülü'ne aday gösterildi ve beşini kazandı. Böylece bir gecede en çok ödül kazanan kadın şarkıcı rekorunu kırdı ve beş Grammy kazanan ilk İngiliz şarkıcı oldu.
14 Şubat 2007'de En İyi İngiliz Kadın Sanatçı dalında bir BRIT Ödülü kazandı, ayrıca En İyi İngiliz Albümü dalında aday gösterildi.
 Üç defa Ivor Novello Ödülleri'ne aday gösterildi: biri 2004'te "Stronger Than Me" ile En İyi Çağdaş Şarkı (söz ve müzik) dalında, biri 2007'de "Rehab" ile En İyi Çağdaş Şarkı dalında ve biri 2008'de "Love Is a Losing Game" ile En İyi Söz ve Müzikli Şarkı dalında.
Albüm, Birleşik Krallık'ta 2000'lerin en çok satan üçüncü albümü oldu.
Albüm İngiltere'den bir ay sonra Amerika tanıtımını yaptı ve Winehouse Billboard sıralamasında bir İngiliz kadın sanatçı olarak kimsenin oturamadığı bir sıraya yerleşti. Albüm İngiltere ve Amerika'da aylarca ‘Top 10’ listesinde kaldı ve 2007'de İngiltere'nin en çok satan albümü sıfatını hakkıyla kazandı.

2007 Mayıs'ında Blake Fielder-Civil ile evlenen Winehouse, Ağustos'un başlarında aşırı dozda uyuşturucu alması sonucu hastaneye kaldırılan Winehouse hayatını kocasının kurtardığını söylüyordu.

Ağustos'un sonlarına doğru ise Sanderson Hotel'de kavga eden çift şiddetin dozunu kaçırmıştı. Winehouse'un görülebilecek yerlerinde morluklar vardı ve kıyafeti kan içindeydi. Fielder-Civil'in de yüzünde ve boynunda hafif yaralar görünüyordu. Winehouse inatla kocasının kendisine vurmadığını iddia etti.
2007 yılının Ekim ayında Winehouse, kocası ve kuaförü üzerlerinde yüksek miktarda esrar bulundurdukları için Norveç'te tutuklandılar. Kefaleti ödeyip çıkan üçlü için Norveç'teki tutukluluk uzun sürmese de Fielder-Civil ailesi 20 gün sonra Londra'da yeni bir tutuklamayla karşı karşıya kaldı. Fielder-Civil Daha önce bir barmeni dövdüğü için kendisine açılan davayı rüşvetle ortadan kaldırmaya çalışıyordu ancak yakalanmıştı.
Kocası tutuklandıktan bir hafta sonra sahneye çıkan Winehouse sahnede tökezliyor ve seyirciye küfrediyordu. Birmingham'daki National Indoor Arena'daki konserinde Winehouse performansı boyunca yuhalandı. Sonraki konserlerinin hepsini iptal eden Winehouse, resmi web sitesinde hayranlarına, eşi olmadan sahneye kendini veremediğini anlatıyordu. Yaklaşık bir ay sonra kocasının soruşturmasıyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle Winehouse da tutuklandı.

Ocak 2008'de Winehouse'ın kokain içerken çekilen görüntüleri bir anda gazete ve televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Nisan ayında tutuklanıp sorguya çekilen Winehouse'ın Amerika vizesi uyuşturucu kullanma gerekçesiyle iptal edildi.
2008'e gelindiğinde artık Amy Winehouse dünyanın en başarılı caz vokallerinden biri sayılıyordu ancak davranışları ve alışkanlıkları yüzünden hayranları tarafından çok eleştiriliyordu.Grammy Ödülleri'nde ödülleri toplayarak ülkesinin rekorunu kırdı . Rehab şarkısıyla Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı, En İyi Kadın Pop Vokal Performansı ödüllerini, Back to Black albümüyle ise Yılın Albümü ödülüne aday olurken En İyi Pop Vokal Albümü ödülünü aldı. En İyi Yeni Sanatçı ödülünü de alan Winehouse, yapımcı Mark Ronson'a da Yılın Yapımcısı ödülünü kazandırdı.
Winehouse, Grammy'de 5 ödül birden alarak 2009 Guinness Rekorlar Kitabı'na "En çok Grammy Ödülü kazanan İngiliz kadın sanatçı" olarak girdi.



1955 yılından bu yana her yıl Londra'da Britanya Besteci ve Şarkı Yazarları Akademisi tarafından takdim edilen Ivor Novello Ödülleri'nde 2008 yılındaki en büyük ödül için 2 adaylığı bulunan ilk sanatçı Amy Winehouse oldu. Love Is A Losing Game ve You Know I'm No Good şarkıları Sözü ve Müziği En İyi Şarkı dalında birbiriyle yarışıyordu. Love Is A Losing Game ile ödülü alan Winehouse aynı zamanda, 2006'de En İyi Çağdaş Şarkı ödülü kazanan Rehab şarkısı ile de En Çok Satan İngiliz Şarkısı ödülüne adaydı.
2009 yılının başında medyanın, çalıştığı şirketin ve ailesinin baskısıyla rehabilitasyona gönderilen Winehouse daha önce kocası Blake Fielder-Civil'in tutuklandığı davayla bağlantısı olduğu gerekçesiyle ve uyuşturucu dolayısıyla kısa süre arayla tutuklandı. Winehouse 2008 senesinin büyük kısmını hastanelerde, rehabilitasyon merkezinde ya da nezarethanede geçirdi. Bu dönemde uyuşturucu bağımlılığı gitgide çığırından çıktı.
2009 boyunca Karayipler'deki Saint Lucia adasında yaşayan Winehouse yapımcısı Salaam Remi ile 2010'da çıkarmayı planladığı yeni albümü üzerine çalışıyordu.Bu yılın sonları Blake Fielder-Civil ile olan şiddetli ve olaylı evliliğinin son noktaya geldiği dönemlerdi. Fielder-Civil'in Winehouse'ı aldattığı söylentileri ve Winehouse'ın bu yüzden boşanma davası açtığı gündemdeydi.

Fielder-Civil davasının hemen sonrasında ölene kadar birlikte kalacağı ve evlenme planları yapacağı Reg Traviss ile birlikteliğe başlamıştı Amy. Yine de tam boşanma döneminde bir dergiye yaptığı açıklamada Blake Fielder- Civil'e hala âşık olduğundan bahsediyordu.
2010 yılını olaysız ve gözlerden uzak, rehabilitasyonda geçiren Winehouse'ın Temmuz 2011'deki Avrupa turunda, 2007 konserlerine benzer hatta çok daha aşırı olaylar yaşandı. Sanatçı bu kez şarkı sözlerini, grup üyelerinin isimlerini ve hatta bulunduğu ülkeyi ve şehri bile hatırlamıyordu. Sahnede körkütük sarhoş olan, küfreden ve ayakta durmakta zorlanan Winehouse'ın Belgrad'daki konserinde ipler koptu. Konser boyunca yuhalanan sanatçının turunun bir sonraki basamağı ise İstanbul’du.

Amy Winehouse’ın 20 Haziran’da İstanbul’da konser vereceği haberi, yılın en önemli konseri olarak değerlendirildi.
Amy olaylı Belgrad konseri sonrası konserden bir gün önce sessiz sedasız Atatürk Havalimanı’na özel uçağıyla geldi. Geldiği günün akşamı yani İstanbul konserinden bir gün önce konser turunu iptal ettiğini açıkladı ve dinlenmek için ülkesi Londra’ya geri döndü.

Uyuşturucu ve alkol sorunlarıyla boğuşan Winehouse 23 Temmuz 2011 tarihinde Londra'daki evinde ölü bulundu. Uzun sürenin ardından ölüm nedeninin alkol zehirlenmesi olduğu anlaşıldı. Müzik dünyası şoktaydı. Gencecik yaşında soul müziğin divası olarak anılmaya başlayan Amy artık yoktu. Arkasında milyonlarca hayranını ve sadece müziğini bırakmıştı.


Amy, tıpkı Brian Jones, Jim Morrisson, Kurt Cobain gibi 27 yaşında hayatlarını kaybetmiş efsane isimlerden biri oldu. Artık Tam 39 kişi gibi o da Forever 27 Club’ın (Sonsuza Dek 27 Kulübü) bir üyesi olmuştu.
Ailesi ve arkadaşları, 26 Temmuz 2011'de cenazesine katıldı.
 Daha sonra cesedi Golders Green Crematorium'da yakıldı.

Winehouse öldükten sonra babası kızı adına "Amy Winehouse Vakfı"nı kurdu ve vakfa yapılan bağışlarla özellikle uyuşturucu bağımlısı ve hasta çocuklara yardım etmeye ve çocukları rehabilite etmeye başladı.
Aralık 2011'de Winehouse'ın prodüktörü Salaam Remi Island Records'tan Amy'nin daha önce yapılmış kayıtları ve hatta demolarından oluşan "Lioness: Hidden Treasures" albümünü çıkardı. Albüm, bazıları Back To Black albümü için kaydedilen demolar bazıları da 2010'da çıkması planlanan ancak çıkamayan üçüncü albümü için alınan kayıtların bir derlemesiydi.

26 Haziran 2012'de Winehouse'ın babası Mitch Winehouse kızının hayatını kendi gözlerinden anlatan ‘Kızım Amy’ kitabını Amerika'da çıkardı. Kitabın İngiltere baskısı da bir süre sonra raflarda yerini aldı .
Ancak biz son belgesel ‘Amy’ sayesinde gerçekleri daha net görebiliyoruz.Amy’nin, yüzünden hiç eksik olmamış o ifadesi, belki şu an orada da devam ediyor: “Benim burada ne işim var?” Haklıymış meğer. : İntihar ya da ölüm aklında olmayan canı ‘idollerim’ dediği Dinah Washington ve Sarah Vaughan gibi siyahi müzisyenlerin ışığında, caz söylemek isteyen bir hayalperest.

Fakat hesaba katmadığı iki erkek var: Biri sevgilisi Blake  diğeri babası Mitch …
Her şey babada başlıyor, babayla bitiyor. Bir cesaret Blake’ten arınmaya çalıştığı anlar var. Fakat bu kez karşısındaki güç, rehabilitasyon sonrası inzivaya çekildiği tatil günlerine bile realite şov kameramanıyla kapısına dayanan, kızının “Babacığım bunları beraberinde getirmek zorunda mıydın?” çaresizliğini yutabilen bir baba. Yakın dostlarının müdahale çabasına rağmen, Amy’ye “Şov devam etmeli, çok büyük bir yıldız olacaksın” diyen, turneleri ısrarla iptal etmeyen bir menajer. “Canın istemiyorsa rehabilitasyona gitme kızım” diyebilen bir Winehouse. Kariyerini, şöhretini, Twitter’ını “Londra’da taksi şoförü / Amy’nin babası” gibi bir ‘planlı masumiyet’ üzerine kuran; bugün 60 bin takipçisine belgeselin berbatlığından, kendi yazdığı kitabın şahaneliğinden bahseden görkemli bir ‘baba’.

Kısacası kızını( tıpkı nefret kustuğu sevgilisi Blake gibi )bir banka olarak gören,Dünya’ya çok şey vaat eden bir kızın hayattan bu kadar erken  kopmasına göz yuman,şanı ve şöhreti rehabilitasyona ihtiyacı olan küçük kızının önüne koyan biri o.Belki Amy’yi kendine göre sevmiştir.Bilemeyiz.Ancak yeterli olmadı.Eğer yeterli olsaydı zaten,Jade bu kadar erken ve yavaşça ellerimizin arasından kayıp gitmezdi…
Amy’nin hayranlarının kesinleşmiş bir adı yok ancak onlar kendilerine “Winette” ya da “Winelove” demeyi tercih ediyor.Ve bir Winelove sözü der ki;”Hayat kısa. Her şey olabilir. Bir köşede oturup 'eğer', 'ama' diye düşünmenin bir anlamı yok…”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder